ERDEM BEYAZIT
18 Aralık 1939'da K.Maraş'ta doğdu. Asıl adı Adil Erdem Bayazıt'tır. İlk ve orta öğrenimini babasının memuriyeti dolayısıyla bazı kesintiler dışında Maraş'ta tamamladı. Bir süre İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerine devam ettiyse de bu eğitimlerini yarıda bıraktı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne kaydoldu. Buradaki öğrenciliği sırasında Millî Kütüphane'de ve Millî Eğitim Bakanlığında çeşitli görevlerde bulundu. Mezuniyetinden sonra Maraş Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak tayin edildi. İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nda genel sekreterlik, K.Maraş İl Halk Kütüphanesi'nde müdürlük, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İnsan Gücü Eğitim Dairesi başkan yardımcılığı görevlerinin ardından memuriyetten ayrıldı. 30 Kasım 1987 seçimlerinde K.Maraş milletvekili seçildi. 1991'de siyaseti bırakıp İstanbul'a yerleşti.
Heybetli, şeceatli bir muhabbet adamıdır, yaptığı her şeye kendi ruhunu, maskesiz bir biçimde yansıtır. Dosttur, dağ gibi bir adamdır. Şiir ikliminde bugünün hüznünden yarını muştular. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarından itibaren edebiyatla iç içe oldu. Gelenekten beslenerek geçmişle gelecek arasında bir köprü kurdu ve şiir anlayışını bu gelenek üzerine inşa etti. Derinlere giden köklerinin farkında olan, ucuz ideolojik sloganlarla yetinmeyen, siyasî sınırları aşma ve geniş ufuklara yönelme iradeleri ile öne çıkan Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Akif İnan, Alaaddin Özdenören, Rasim Özdenören Cahit Zarifoğlu ile birlikte edebiyatımızın 'Yedi Güzel Adam'ından birisi oldu.
Erdem Bayzıt, şair Sezai Karakoç'la İstanbul'da hukuk öğrencisiyken tanıştı. Fikriyatımın oluşmasında hiç şüphesiz en büyük pay Necip Fazıl Kısakürek, diyen Bayazıt, estetik zevkini Nuri Pakdil'den aldığını, düşüncelerinin biçimlenmesi ve olgunlaşmasını da Sezai Karakoç'a borçlu olduğunu söyler. Erdem Bayazıt modern Türk edebiyatının son dönemde yetiştirdiği en büyük şair ve mütefekkirlerinden birisidir. Diriliş Dergisi, Büyük Doğu geleneğinde zincirin halkalarından biri olmuş; bu zincirin daha sonraki halkalarını Edebiyat, Mavera, Dergâh, Yönelişler, Yedi İklim gibi dergiler oluşturmuştur.
Kişiliğini kazandığı Diriliş'i, bir dönüm noktası olarak görür ve yazma azminin bu dergi ile kamçılandığını belirtir. Varlık, Yedi Tepe, Türk Düşüncesi, Pazar Postası gibi edebiyat dergilerinde de şiirler yazan şair, 1973'te neşredilen Sebep Ey adlı ilk şiir kitabındaki kitlelere seslenen yüksek perdeli şiirleri okuyucular arasında çok ilgi görür. Şehir yaşantısından bunalıp çocukluğunun doğa ortamına çekilmek üzere döndüğü Maraş'ta bulunduğu sırada, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Mehmet Akif İnan ve Alâeddin Özdenören tarafından hazırlıkları tamamlanan Mavera dergisi ve Akabe Yayınları'nın idaresini üstlenmek üzere Ankara'ya çağrılmış, 1976-1984 yılları arasında dergi ve yayınevinin yazı işleri idaresini üzerine almıştır.
Şiirlerini "Sebep Ey, Risaleler, Şiirler" adı altında kitaplaştırdı.İran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan'ı içeren iki aylık gezi ile ilgili izlenimlerini İpek Yolundan Afganistan'a adlı eserinde topladı.
Risaleler adlı eseri ile Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 1987'de Yılın Şairi seçildi. İpek Yolundan Afganistan'a adlı kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Basın Ödülüne layık görüldü. 2004'te Türkçenin 5. Uluslararası Şiir Şöleni kapsamında Yahya Kemal adına düzenlenen büyük ödülü aldı.
Erdem Beyazıt, edebiyatımızda insanın manevi kurtuluşunu arayan, insanı var eden değerleri yücelten bir şair olarak tanındı. Yok gibi yaşadı, fani alemi fani bildi. Boğuk bir bakışın oluyor senin,
Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim.
Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan
Durma bana türkü söyle Anadolu olsun
Susuz dudak gibi çatlak olsun
Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün.
Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma
Ağıyorum bir karanlık karayel saçlarına
Çekme ülkemden nar yangını gözlerini
Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni
Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini.
Susmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin,
Katı bir yalnızlık bu bilmelisin
Kaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin.
Şu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın
Niye her şey bir anda kayıyor sen kayıyorsun
Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun
Bir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum
Niye bunları bir anda unutamıyorum.
Hadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım...
'Gelen bir vakit var, yüreğimin üstünde ayak seslerini duyuyorum.'diyen şair, şiirlerinde ve yazılarında varoluşun hikmetini aramıştır. Ötesi yoksa o dünya onun dünyası değildir.. Benim için edebiyat, yani gerçek budur, der. Tabiatı, hayatı okumaya çalışırken, dünya hayatını noktalayacağımız an olan ölümü okumaya, anlamaya çalışırken, şiirini var eden tek gerçekliğin bu olduğunu söyler.'Ne şiir, ne sanat, ne sanatkârlık bir araç olarak bende birinci öncelik olmamıştır.'der.
Erdem Beyazıt, Batılılaşma döneminin milletinden, tarihinden, birikiminden ve medeniyetinden kopan yabancılaşmış aydınına karşı şiirle direnmiştir. Kültürsüz iktisat, iktisatsız kültür olmayacağı düşüncesini sonuna kadar savunmuştur. Edebiyatçı kişiliğinin, hareket ve siyaset adamlığından zarar görmemesi dikkat çekicidir. Ölümü değil ölümsüzlüğü aramıştır. 5 Temmuz 2008'de İstanbul'da Hakkın rahmetine kavuştu.
"Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm,
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm..."